Ataerkil ahenk medyaya da yansıyor. Bilhassa televizyon programları bu düzenin değerlerine göre, kadının toplumdaki konumunu tekrardan üretiyor. Doç. Dr. İrem İnceoğlu, cinsiyet ayrımcılığının medya yoluyla sıradan ışık halkası getirildiğini söylüyor.
Berkay DÜNDAR
Dünya Hesaplı Forumu’nun 2021 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre Türkiye, cinsiyet eşitsizliği endeksinde 156 ülke aralarında 133’üncü sırada. Medyanın kullandığı dil, kadının temsili için yük taşıyor. Medyaya yansıyan ceza haberlerinde failin bakış açısı ile bahşedilen anlatım da kadın cinayetini ve şiddeti bir anlamda meşrulaştırıyor. Diğer yana dizi ve filmlerde daha çok cılız ve genç kadınlar seçilerek ‘ideal kadın bedeni’ medya göre yaratılıyor. Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İrem İnceoğlu’yla cinsiyet eşitsizliğini, medyada kadının temsili hakkında konuştuk.
Ataerkil bir toplumda, televizyon programları kadının toplumdaki rolünü nasıl baştan üretiyor?
Aynı televizyonun içinden toplumsal dönüşümün talepleri doğrultusunda mesajlar da üretilebilmekte. Ancak, televizyon yaygın ve erişim oranı yüksek bir kitle irtibat arabulucu olduğu için hâlihazırda süre dışarı giden cinsiyetçi rollerin ve bunlara yan ayrımcılığın sıradanlaşması ve kanıksanmasında bir rolü olduğunu söyleyebilirim. Her Yerde eden anlatılar, kalıp yargılardan beslenerek üretilen sezme betimlemeler, farklılıkların basmakalıp yok istisnai olduğunun vurgulandığı karakterler gibi pratiklerin toplumsal algının pekişmesine katkı maddesi sunduğunu gözlemleyebiliyorum. Özellikle de bazı kalıp yargıların öbür kanallar, ayrı türler ve öbür formatlarda da olsa tekrarlanıyor olması bunları evrensel doğrular, genel geçer kabuller olarak kodlanmasına zemin oluşturabilmekte.
Dizilerde veya filmlerde bayan karakterlerin seçimi nasıl yapılıyor, bayan bedeni idealize ediliyor mu?
Özellikle popüler kültür ürünlerinde belirlenmiş form ve tipte görsellik tartma taşır, zira izleyicinin kolaylıkla tüketebileceği, kendisini özdeşleştirebileceği ve ara sıra de fantezilerine bölge açabileceği bir metin önemli ayla gelir popüler kültürde. Örneğin 2017 yılında baktığımız 6 ulusal kanaldan 12 yüksek reytingli dizi çerçevesinde yaptığımız ayrıntılı bir toplumsal cinsiyet temsili araştırmasında esas ve muavin karakterleri incelediğimizde yüzde 70 oranında kadın karakterin genç kadınlar olduğunu (40 yaş altı), yüzde 66 oranında da güçsüz gövde yapısına sahip olduklarını tespit etmiştik. Buradan genç ve emin bir cisim tipine sahip olmanın kadınların temsili açısından önemli bir gösterge olduğunu söyleyebiliriz.
Doç. Dr. İrem inceoğlu – Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi
Dizilerdeki içerik seçimi ataerkil düzene nasıl hizmet ediyor?
Türkiye’de üretilen televizyon dizileri çoğunluğun ‘geleneksel’ olarak kabul ettiği, yaklaşık olarak mitleşmiş bir takım kavramları, rolleri ve değerleri işlemekte. Prime-time kuşağında yayımlanan yerli üretim dizileri gerçekten melodram olarak kategorize etmek olası. Duyguları amaç alarak etik ve erdem anlayışını sorgulayan bu eserler sorgulamayı ataerkil düzenin değerlerini ve gerekliliklerini olumlayarak yapıyor. Dolayısıyla dizilerde etken, ahlakçı yapının talepleri doğrultusunda ve etken estetik anlayışını baştan üretecek biçimde kadın karakterlerin yer alabildiğini gözlemliyoruz. Bu bağlamda televizyon dizilerinde kadın bedeninin emin karakter özellikleri ile de beraber kurgulandığını, mesela muhakkak tipte saç modeli, giyim tarzı ve görünümün bir takım kalıp kişilik özellikleriyle de eşleştirildiklerini düşünürsek bu dizilerin toplumsal algıya karşın bir model sunduğu sonucuna varabiliriz.
FAİLLERE ANLAYIŞ GÖSTERİLİYOR
Haberlerin veriliş şekli cinayeti meşrulaştırıyor mu?
Kadın cinayetlerinin nedeni televizyondur, haberlerdir aramak indirgemeci bir anlayış olur. Şiddetin görünür olmasının bir etkisi bunun konuşulabilir bir meseleye dönüşmesi olduğu kadar fazlaca gözler önünde olduğunda artık önem hiyerarşisinde yerini kaybetmesine de neden olabilir. Dolayısıyla bayan cinayetleri özelinde konunun medyada görünürlüğü ve temsil biçiminin tam olarak toplumsal algıya nasıl tesir ettiğini anlatmak benim açımdan mümkün değil.
Medyaya bu açıdan olsa olsa bilgiyi dolaşıma sokan bir araç olarak tesir atfedilebilir. Örneğin kadın cinayeti haberini failin iyi hal indirimi aldığı sonucuyla tahsis etmek haber medyasının işidir. Kuşkusuz haberi yapanların etik sorumlulukları doğrultusunda bunu nasıl hazırladıkları, kullandıkları dil ve görseller tartı taşıyor ve cinsiyetçi perspektif ile hazırlanan haberler ile bu bakımdan toplumsal hafızada bayan cinayetlerinin nasıl kodlanacağına dair bir inşa oluşturuyor. Bu müşteri haberler birilerini suç oluşturan işlemeye motive ediyor, kadınlara karşın baskı ve cinayetleri meşrulaştırabilmelerine ön ayak oluyor olabilir.
Cinsiyetçi bakış açısıyla sunulan haberleri biraz açar mısınız?
Mesela ailesini katleden erkeklerin büyük oranda cinnet geçiren baba/koca olarak sunulması veya kıskançlık, ayrılığı kabullenememe gibi kavramların faillere anlayış belirten bir çerçeve içinden sunulması habercilerin, cinsiyetçi kalıplar içinden metinleri ürettiklerine dikkat çekici ediyor. ya da öldürülen kadınların bazılarının kalıplaşmış etik normları kapsamında davranan bunu hak etmeyen kadınlar olduğunu, ancak diğer bazıları için bu sonun neredeyse zaruri olduğunu ima eden haber dili çoğunlukla karşımıza çıkabiliyor. Burada haber dili ile kadın cinayetlerine meşruiyet kapısı açan medyanın bir ahlak yükümlülüğü olduğunu savunmakla birlikte sorumluluğun kayda değer bir kısmını da kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin bir nevi alt yapısını hazırlayan kolluk güçleri, adli makamlar ve yasa yapıcılara yüklemek gerektiğini düşünüyorum.